Türk Basınında Ali Şükrü Bey Olayı
Bu olay, çözüme kavuşana kadar yerel
gazeteleri bir hayli meşgul etmişti. Öyle ki muhalefetin Ankara’daki sözcüsü Tan gazetesinde ‘’Müellim Bir Hadise: Ali Şükrü Bey Ne Oldu?’’ başlığıyla
verilmişti. Hükümet’in resmi gazetesi mahiyetindeki Hakimiyet-i Milliye gazetesi ise Ali Şükrü Bey’in kaybolması
haberini ‘’Ali Şükrü Bey Salı Günü Akşam
Gaybûbet Etmiş, Hükümetimize Pek Şedîd Tahkikata Tevessül Edilmiştir’’ başlığıyla vermişti. Haberde, Ali şükrü Bey’in
Salı akşamından beri kayıp olduğu, en son çarşıdaki kahvelerden birinde
görüldüğü belirtilmiş, Salı gecesi evine gelmeyince Hükümet’e müracaat edilerek
durumun haber verildiği ifade edilmişti. Bu gelişme üzerine Hükümet’in şiddetle
konuyu takibe başladığı, İstinaf ve Merkez savcılarıyla, Merkez Savcı Yardımcısı,
polis müdürü, jandarma kumandanından oluşan bir heyetin konuyla ilgili
görevlendirildiği bilgisi verilmiştir. Meseleye adliyenin tamamen el koyduğu,
tahkikatın sonucunun beklenmesi gerektiği ifade edilmişti.[1] Hükümet böyle bir reflekse
başvurmuş çünkü gerek muhalefet gerek halk arasında, bu olayın eğer ki
cinayetle sonuçlanması durumunda, siyasi bir cinayet gözüyle bakılmasının
zemini hazırlanıyordu. Ali Şükrü Bey’in birkaç gün geçmesine rağmen
bulanamaması, öldürülmüş olacağı düşüncesini de kuvvetlendirmişti. Dolayısıyla Tan gazetesi, 1 Nisan tarihli sayısında Ali Şükrü Bey’in suikaste uğradığına dair
bir şüphenin kalmadığını ifade etmiş ama cinayetin ortaya çıkarılamadığını
belirtmişti.[2]
Muhalefetin gazetesi haliyle bu tarz yazılar kaleme alırken, hükümetin gazetesi
ise olaya daha soğukkanlı yaklaşıyordu. Bu cinayetin çözüleceğine, tahkikat
heyetinin olayın çözümüne dair delillere ulaştığına ama güvenlik açısından bu
konuyla ilgili tafsilat verilmeyeceğini söylemişti. Tan gazetesi, Ali Şükrü Bey olay ile ilgili olarak İstanbul
basınında yer alan haberleri de sayfalarına taşımıştı. Tan’da aktarıldığına
göre İstanbul’daki yankılar şu şekildeydi:
Tevhid-i Efkâr, Ali Şükrü Bey’in kaybolmasıyla ilgili
şayet cinayet işlenmişse sebebin adi bir vaka olmasının tercih edileceği ve
halkın artık siyasi cinayetlere tahammülünün kalmadığını, açıklamıştı.
Bir diğer gazete olan Vakit, olayın siyasi bir cinayet olduğuna dair
emarenin olmadığını belirterek eleştirilerin itidalle yapılması istenmiştir.
Aksi halde hem dışarıda düşmanlara Türkiye aleyhinde koz verileceği hem de
soruşturmanın sonuçlandırılmasının zorlaşacağı, ifade edilmişti. Dönemin
önemli gazetelerinden biri olan Tanin
gazetesinde ise Hüseyin Cahit kaleme
aldığı ‘’İlk Tecrübe’’ başlıklı
yazısında hükümetin bir sınav geçirdiğini belirtmişti. Olayın siyasi bir
cinayet olup olmadığını söylemek için zamanın henüz erken olduğunu belirtmiş,
hükümetin bir an önce olayı çözerek kanun hakimiyetinin siyasi hayata
yansıtıldığını göstermesini istemiştir. Vatan gazetesi olaya farklı bir bakış açısıyla bakmış, olayda yabancı parmağı olabileceğini iddia
etmişti. Bunun nedenini de kesin barış
yapılmadan seyahat serbestliğinin verilmesinin yanlış bir uygulama olduğunu bu
sayede yabancı ajanların ülkenin içlerine kadar gidebildiklerini, belirtmişti.
Belki de en olgun yaklaşımı Akşam
gazetesi göstermişti. Cinayetin herkesçe
takip edilmesi gerektiğini fakat kimsenin çıkarı için malzeme yapılmamasını
istemiştir. Olayın, siyasi cinayet propagandasıyla abartılmasının, adi bir vaka
diye de önemsenmemesinin yanlış olduğu, belirtilmişti.[3] Nihayet, hükümetin
çalışmaları netice vermiş ve olayın en önemli faillerinin Osman Ağa ve
adamlarından Mustafa Kaptan olduğu anlaşılmıştı. Mustafa Kaptan hemen
tutuklanmışsa da Osman Ağa için de tutuklanma kararı çıkmış fakat
yakalanamamıştı. Ali Şükrü Bey’in cesedi yapılan aramalar neticesinde 1 Nisan
1923 tarihinde bulunmuştu. Haber, 2 Nisan tarihli Tan gazetesinde ‘’Şehid-i
Muhterem Ali Şükrü Bey’in cesedi Bulundu’’ manşetiyle vermişti. Ali Şükrü Bey’in boğulmuş
cesedinin, Dikmen’den bir buçuk kilometre ileride Kırşehir yolu civarında bir
köy yakınında bulunduğu yazılmıştı.
Gazete, Ali Şükrü Bey’in
bir vesikalık fotoğrafını da vermişti. Altında ise ‘’Şehid-i Mağdur Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’’ ibareleri yazılmıştı.
2 Nisan tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesi
haberi ‘’Ali Şükrü Bey’in Cesedi’’ başlığıyla
vermişti. Dikmen Bağlarının ilerisinde tesadüfen bir ceset bulunmuş ve bu
cesedin Ali Şükrü Bey’e ait olduğu kesinleşmiş, Heyet, cesedi Ankara’da Gureba
Hastanesi’ne getirmişti. İstikbal
gazetesi ise 14 ve 15 Nisan tarihli sayılarında Ali Şükrü Bey’in ölüm sürecini
başta Tan gazetesi olmak üzere
çeşitli kaynaklardan yararlanarak ortaya koymuştu. Gazetenin vermiş olduğu
bilgiler, Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi ve cesedinin bulunması adına oldukça
önemliydi. Yazıya göre Ali Şükrü Bey, son zamanlarda kendisine bir suikast
yapılacağına dair ciddi duyumlar aldığından tedbirli davranıyordu. Salı akşamı
saat dört buçukta Merkez Kıraathanesi’nin bitişiğindeki avukat yazıhanesinde
birkaç arkadaşıyla nargile içerken TBMM Riyaset Muhafız Bölüm Kumandanı Mustafa
Kaptan gelmiş ve Osman Ağa’nın kendisini davet ettiğini söylemişti. Ali Şükrü
Bey, Osman Ağa’dan şüphelenmediği[4] için davete icabet etmiş,
Tan gazetesi matbaasından paltosunu getirterek Mustafa Kaptan’la, Karaoğlan
Çarşısı istikametinden Osman Ağa’nın evine gitmişti.
2. İngiliz Basınında Ali Şükrü Bey Olayı
‘’Ali Şükrü Bey’in kaybolduğuna dair ilk
haberler neredeyse Türk basınıyla eşzamanlı olarak 31 Mart 1923’te The Scotsman, The Aberden Daily Journal
ve The Northern Whig and Belfast Post
adlı üç gazete tarafından İngiliz kamuoyuna taşınmıştır. Gazetelerin tamamı
haberlerini 30 Mart tarihli Salı günü İstanbul’dan çekilen Reuter Haber
Ajansı’nın telgrafına dayandırmaktaydılar. Üç gazetenin de kamuoyuna taşıdığı
Reuter Haber Ajansı’nın telgrafında Trabzon Milletvekili ve Hükumete
muhaliflerden Ali Şükrü Bey’in, iki gündür kayıp olduğu bildirilmiştir. Bu
kaybolma olayı nedeniyle Ali Şükrü Bey’in “siyasi
kurban” olabileceğine dair şüphelerin bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Öte
yandan Ali Şükrü Bey’in kaybolmasına dair TBMM Başkanlığına bir gensoru
sunulduğu, Başbakan Rauf Bey’in ise bu gensoruya verdiği yanıtta meselenin
açığa çıkarılması için tarafsız bir soruşturma başlatıldığını ve herhangi bir suç
olayı gerçekleşmişse suçluların cezalandırılacağını vaat ettiği bildirilmiştir.
Gazetelerden The Scotsman telgrafı:
“Kayıp Milletvekili, Siyasi Cinayet Şüphesi Var”(31 Mart 1923: 9) başlığıyla
vermiştir. Burada dikkat çeken husus adı geçen gazete, Ali Şükrü Bey’in
kaybolduğu haberini aktarırken onun siyasi cinayete kurban gidebileceğine
şüpheyle yaklaşmasıdır. The Northern Whig
and Belfast Post: “Bir Siyasi
Cinayet?, Türk Muhalif Lider Ankara’da Kayıp”(31 Mart 1923: 10) başlığıyla
farklı bir yaklaşım izlemiştir. Başlığında olaya dair doğrudan “siyasi cinayet
şüphesi” şeklinde ifade yerine soru işaretiyle aynı mesajı vermeye çalışmıştır.
Daha da önemlisi Reuter’in mesajında “muhalif milletvekillerinden” ifadesine
rağmen Ali Şükrü Bey’i “muhalif lider” olarak göstermesidir. The Aberden Daily Journal ise haberi:
“Ankara Politikaları, Muhalif Milletvekilinin Öldürülmesinden Korkuluyor”(31
Mart 1923: 7) başlığıyla vermiştir. Gazete, kayıp olayını Ali Şükrü Bey’in
öldürülmesiyle ilişkilendirilebileceğini ortaya koyduğu gibi “Ankara Politikaları” ifadesiyle
muhtemel cinayeti, siyasi gerekçelere bağlamıştır.
Ali Şükrü Bey’in kaybolmasına dair başka
haber ve yorumlar 2 Nisan tarihli Western
Daily Press ve The Aberden Daily
Journal gazetelerinde çıkmıştır. The Aberden
Daily Journal: “Kayıp Türk
Milletvekili”, başlığıyla İstanbul’dan Paris’te Petit Parisienne gazetesine çekilen bir telgrafa dayandırdığı
haberi kamuoyuna aktarmıştır. Haber, Ali Şükrü Bey’in kaybının TBMM’deki
yansımalarına dairdir. Buna göre Ali Şükrü Bey’in kaybının ardından gerçekleşen
“Ankara Meclisi’nin”, oturumu çok tartışmalı ve heyecanlı geçmiştir. Muhalif
milletvekilleri, bir süredir kayıp olan ve siyasi cinayete kurban edildiğine
inandıkları muhalefet üyesi Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’e dair
sundukları gensoru sırasında Hükumeti şiddetli bir şekilde tenkit etmişlerdir.
2 Nisan tarihli The Scotsman, İtilaf Devletlerinin Lozan Konferansı’na dair TBMM
Hükumetine sundukları notaya dair “Türkler Memnun”, başlıklı haberini verirken
Ali Şükrü Bey hadisesine de değinmiştir. Muhalefetin aktif bir üyesi ve
“Erzurum Milletvekili” olarak tanımladığı Ali Şükrü Bey’in kaybının
sebeplerinin ortaya konmasına ve suçluların hızlı bir şekilde yakalanmalarına
dair Birinci Grubun Meclise bir önerge sundukları bilgisini paylaşmıştır.
Habere göre Rauf Bey, Hükümetin görevini eksiksiz olarak yerine getireceğini
söylemiştir. Aynı tarihli Western Daily
Press ise kendi kaynaklarına dayandırdığı haber ve yorumunda Ali Şükrü
Bey’in kaybolmasının TBMM’deki yankılarının tafsilatını aktarmıştır.
“Milletvekili Kayboldu” başlıklı haberinde öncelikle kaybolma bilgisini
kamuoyuna aktarmıştır. Habere göre muhalif İkinci Grubun liderlerinden biri
olan ve Tan gazetesinin editörü Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in Ankara’da
iki günden beri kayıp olması, bazı kesimlerde siyasi suikasta uğradığı şeklinde
değerlendirilmiştir(2 Nisan 1923: 10). Gazete olayın Meclisteki yankılarına
dair tafsilat da aktarmıştır. Buna göre muhalefet önceki gün Meclis’te
meseleyle ilgili olarak Hükümeti sert şekilde eleştirmiştir. Hükumetin olayı
gizli oturumda görüşme önerisini reddetmiştir. Başbakan Rauf Bey, muhalif
milletvekillerinden Ali Şükrü Bey’in kaybolmasının, siyasi suikasttan mı yoksa
adi bir cinayetten mi? Kaynaklandığının öğrenilene kadar beklenmesini
istemiştir. Eğer muhtemel bir cinayetin sorumluları ortaya çıkarılamazsa
Hükumetin istifa edeceğini vaat etmiştir. Olayın çözülmesi adına her türlü
girişimin yapıldığını ve soruşturmaları yürütmesi için özel bir komisyonun
atandığını açıklamıştır. Rauf Bey’in açıklamalarında görüleceği gibi kaybolma
vakasının artık Hükumet tarafından da Ali Şükrü Bey’in cinayete kurban
gittiğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Tek bir farkla cinayet, adi mi,
yoksa siyasi vaka mı? Bu konuda bir belirsizlik vardı(2 Nisan 1923: 10).
Gazete, diğerlerinden farklı olarak haberin sonunda önemli yorumlarda da
bulunmuştur. Her şeyden önce, Ali Şükrü Bey’in kaybolmasının ve ortaya çıkan
tartışmaların, TBMM’deki gruplar arasındaki bölünmeyi muhtemelen hızlandıracağını,
karşıt tarafların oluşumunu ise kesinlikle teşvik edeceğini belirtmiştir. Daha
da önemlisi bu gelişmelerin Mustafa Kemal Paşa’nın ordu ve ülke idaresi
üzerindeki kontrolünü biraz zayıflattığına dair işaretlerin giderek
belirginleştiğini ifade etmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın otoritesinin
zayıflamasını ise Türkiye’nin çıkarları için talihsiz bir durum olarak
değerlendirmiştir(2 Nisan 1923: 10). 2 Nisan tarihli The Echo gazetesi ise başlıksız, kısa ve net ifadelerle gelişmeyi
kamuoyuna yansıtmıştır. Trabzon Milletvekili ve “Anti Kemalist” bir gazetenin
editörü olarak tanımladığı Ali Şükrü Bey’in "siyasi nedenlerden"
dolayı öldürüldüğünü belirtmiştir. Burada dikkat çeken husus siyasi nedenler
ifadesinin vurgulanmış olmasıdır. Diğer taraftan katillerin de tutuklandığı
bilgisi paylaşılmıştır.’’[5]
[1] Üçüncü, a.g.t., s.138
[2] Üçüncü, a.g.t, s.138-139
[3] Üçüncü, a.g.t, s.139-140
[4]
Mahir İz, Yılların İzi, Kitabevi,
İstanbul, s.92
[5] Uğur Üçüncü, ‘’İngiliz Gazetelerine
Göre Ali Şükrü Bey Cinayeti’’, The Journal
of Academic Social Science Studies Sayı: 75 , Yaz 2019: s. 337-348,
Yorumlar
Yorum Gönder