tutunmak için bir dal dahi bulamamak.
hınçla dolu ellerim bilmem kimin yüreğine çarpacak.
bir yağmur, bir bulutsa üstümde gezinen o şey
istemem rahatımı kaçırır yabancı gölgeler,
kendi gölgemle bile rahat edemezken ben,
şimdi açıp bu kapıdan gitmek istercesine seslenişlerim,
hangi yüreğe çarpıp da kendine bir yer bulacak.
bilirim bulmaz artık seslerim kendilerine bir sığınak
anlamıştım, yırtılmıştı içim
iğnelerin ve ipliklerin olmadığı bir çağda
kim gelip de dikecekti söküğümü.
yırtılmıştı, görüyordun
kanlanmıştı artık üzerimdeki gömlek
kanlanmıştı ellerim, sesim kanlanmıştı seslenmekten
bir söküğü dikemedim diye diye yürüdüm
yürüdüm ellerinin üstünde, parmak uçlarında
yüzünü dolaşmaya vaktim kalmamıştı
inceleyememiştim o narin yerlerini
kuşlar havalanırdı göğüslerini görünce senin
seslerim kanlanmıştı, kanlamıştı artık o özenle sakladığın kuşların
bir baygınlık sonra
bir içinin geçmesi..
daha fazla dolaşmak istemiştim
keşfedilmeyen yerlerinde senin
böyle geçirmiştim içimden.
II.
her şeyden kaçarken,
ellerini arar oldu ellerim.
ellerini anar oldu ellerim
yağmur çağırmıştı, duymamıştın.
telefonların çalmıştı, duymamıştın.
uzaktın, bir yere dalmış bakıyordun,
öyle yakalamıştım seni
uzanıp da tutamamıştım en ince yerlerini senin
bir beyazlık fışkırmıştı, göğsünün en beyaz noktalarına
kuşlarım havalanmıştı, vurmaya çalışıyordu biri
vurmaya çalışıyordu biri bizi
sonra aşağılarına indim en aşağılarına
görenler, karanlık dolu sanardı kuyularını senin
ama inanmıştım bir kere beyazlığına
beyazlık vurmuştu seni onlar değil
şimdi kuyularına inmek istiyorum senin,
çünkü serin sularından içmek istiyorum
çünkü sana taparcasına inanıyorum.
umuttun ve uzun bir yol olup da çıkmıştın karşıma
bir suya ihtiyaç duyduğum o günlerde
çağlaya çağlaya koşup da gelmiştin yanıma
umutsuz değildim paltom vardı
hadi hoşça kal dememek üzere mıhlamıştım dudaklarımı
dudaklarındaki o kırmızılık
sözlerindeki kırmızılık
içini dinlemeye karar vermiştim
ama umutsuz da değildim.
çıkmıştım çünkü o uzun yoluna
ellerini görmeden özlemenin hüznü
bir elin verdiği derin hüzün
gözlerine ve ellerine ve seni gören her şeye
karşı derin bir hüzün bağlamıştı içim
hüzünlüydüm çünkü ellerini göremiyordum
hüzünlüydüm çünkü bir şeyler vardı ellerinde
çağı değiştirebilecek bir şeyler.
bir orduyu yalnız karşılamışım gibi
ne anlatmak istediğimi anlamıyorsun
ne anlatmak istediğini anlamıyorum
V
anlaşılmayan yolların sürekli sana çıkması
bir mumun ve belki de bir ışığın göğüslerine çarpıp kendi yolunu bulması,
her şey işte böyle başlamıştı.
ayrılık değildi
başlangıçsa hiç değildi
arada bir yerdeydi yaşadığımız ne varsa
adını koyamaz, soru soramazdık
dudakların ıslak değildi çünkü bir aşka
bir aşka hazır değildi bağrında taşıdığın kuşların
eteklerine çamur bulanmıştı
umrunda da değildi, yürümeye devam etmiştin
sanki ağaçlardan bir şey bekliyor gibiydin
çünkü eğilip kulak vermiştin
sanki bir an olsun içine alacaktın ağacı
öyle meraklı ve öyle güzeldin
korkum yoktu, kaybetmeyi cebimde taşırdım
üstelik kurum tutmuş bir kader vardı elimde
kimin verdiği de belli değildi
sana üflemek istememiştim bu kurumları
sana daha güzel şeyler üfleyecektim çünkü
serinlik getirecektim kan kırmızı yerlerine
kan kırmızı yerlerini öpecektim,
bir yangın çıkacaktı bilirdim,
bilirdim
ıslaklığı bir aşkı yaşamak için değildi dudaklarının
dedim, bir aşka hazır değildi bağrında taşıdığın kuşların.
Yorumlar
Yorum Gönder