Ana içeriğe atla

Bir Aşkın Üzerine Düşerken





Bir Aşkın Üzerine Düşerken


I.

tutunmak için bir dal dahi bulamamak.  
hınçla dolu ellerim bilmem kimin yüreğine çarpacak.  
bir yağmur, bir bulutsa üstümde gezinen o şey 
istemem rahatımı kaçırır yabancı gölgeler,
kendi  gölgemle bile rahat edemezken ben, 
şimdi açıp  bu kapıdan gitmek istercesine seslenişlerim, 
hangi yüreğe çarpıp da kendine bir yer bulacak. 
bilirim bulmaz artık seslerim kendilerine bir sığınak 
anlamıştım, yırtılmıştı içim 
iğnelerin ve ipliklerin olmadığı bir çağda 
kim gelip de dikecekti söküğümü. 

yırtılmıştı, görüyordun  
kanlanmıştı artık üzerimdeki gömlek 
kanlanmıştı ellerim, sesim kanlanmıştı seslenmekten 
bir söküğü dikemedim diye diye yürüdüm 
yürüdüm ellerinin üstünde, parmak uçlarında 
yüzünü dolaşmaya vaktim kalmamıştı 
inceleyememiştim o narin yerlerini 
kuşlar havalanırdı göğüslerini görünce senin 
seslerim kanlanmıştı, kanlamıştı artık o özenle sakladığın kuşların 
bir baygınlık sonra 
bir içinin geçmesi.. 


daha fazla dolaşmak istemiştim 
keşfedilmeyen yerlerinde senin 
böyle geçirmiştim içimden.

II.

her şeyden kaçarken,  
ellerini arar oldu ellerim. 
ellerini anar oldu ellerim  

yağmur çağırmıştı, duymamıştın.  
telefonların çalmıştı, duymamıştın.  
uzaktın, bir yere dalmış bakıyordun,  
öyle yakalamıştım seni 
uzanıp da tutamamıştım en ince yerlerini senin 
bir beyazlık fışkırmıştı, göğsünün en beyaz noktalarına 
kuşlarım  havalanmıştı, vurmaya çalışıyordu biri 
vurmaya çalışıyordu biri bizi 
sonra aşağılarına indim en aşağılarına 
görenler, karanlık dolu sanardı kuyularını senin  
ama inanmıştım bir kere beyazlığına
 beyazlık vurmuştu seni onlar değil 
şimdi kuyularına inmek istiyorum senin,  
çünkü serin sularından içmek istiyorum 
çünkü sana taparcasına inanıyorum.

 

III 

umuttun ve uzun bir yol olup da  çıkmıştın karşıma 
bir suya ihtiyaç duyduğum o günlerde
çağlaya çağlaya koşup da gelmiştin yanıma 
umutsuz değildim paltom vardı 
hadi hoşça kal dememek üzere mıhlamıştım dudaklarımı 
dudaklarındaki o kırmızılık 
sözlerindeki kırmızılık 
içini dinlemeye karar vermiştim 
ama umutsuz da değildim. 

çıkmıştım çünkü o uzun yoluna 
ellerini görmeden özlemenin hüznü 
bir elin verdiği derin hüzün 
gözlerine ve ellerine ve seni gören her şeye  
karşı derin bir hüzün bağlamıştı içim 

hüzünlüydüm çünkü ellerini göremiyordum
hüzünlüydüm çünkü bir şeyler vardı ellerinde 
çağı değiştirebilecek bir şeyler.


 IV

bir orduyu yalnız karşılamışım gibi 
ne anlatmak istediğimi anlamıyorsun 
ne anlatmak istediğini anlamıyorum

 

 V

anlaşılmayan yolların sürekli sana çıkması 
bir mumun ve belki de bir ışığın göğüslerine çarpıp  kendi yolunu bulması, 
her şey işte böyle başlamıştı.


ayrılık değildi 
başlangıçsa hiç değildi 
arada bir yerdeydi yaşadığımız ne varsa  
adını koyamaz, soru soramazdık 
dudakların ıslak değildi çünkü bir aşka 
bir aşka hazır değildi bağrında taşıdığın kuşların 
eteklerine çamur bulanmıştı  
umrunda da değildi, yürümeye devam etmiştin 
sanki ağaçlardan bir şey bekliyor gibiydin 
çünkü eğilip kulak vermiştin 
sanki bir an olsun içine alacaktın ağacı 
öyle meraklı ve öyle güzeldin 
korkum yoktu, kaybetmeyi cebimde taşırdım
üstelik kurum tutmuş bir kader vardı elimde 
kimin verdiği de belli değildi 
sana üflemek istememiştim bu kurumları  
sana daha güzel şeyler üfleyecektim çünkü 
serinlik getirecektim kan kırmızı yerlerine  
kan kırmızı yerlerini öpecektim, 
bir yangın çıkacaktı bilirdim, 

bilirdim 
ıslaklığı bir aşkı yaşamak için değildi dudaklarının  
dedim, bir aşka hazır değildi bağrında taşıdığın kuşların.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osmanlı Hukukunda Evlenme ve Boşanma

1.       İSLAM’DA EVLENME VE NİŞANLANMA    İslam aile hukuku genel olarak ‘’ahval-i şahsiye’’ –yani şahısların hukuki varlıklarıyla ilgili olan hukuki halleridir- diye ifade edilmektedir. Bu ‘’ahval-i şahsiye’’ deyiminin ise anlam yelpazesi oldukça genişti.  Evlenme, velayet, boşanma vs. gibi konuları içinde barındırırdı. İslam hukukunda evlenmeyi ifade etmek için kullanılan terim ‘’nikah’’ idi. Kelime anlamı ise cinsi münasebet idi. Nikah ise bu cinsi münasebeti meşru kılıyordu. İslamiyet’te evlenmenin klasik tarifi ise erkeğin yanında duran bir tarifti. Şöyle ki Roma hukukundan bu yana evlenmek, karı koca arasında hayat ortaklığını ifade ederdi. Fakat kilise bu yorumu yani evlenmeyi, eşlerden, her birine diğerinin vücudundan faydalanma hakkı olarak değiştirmişti. Klasik İslam evlenme tarifi de işte böyleydi. Hatta İslam’da kadının erkeğin vücudu üzerinde herhangi bir hakka sahip olması söz konusu bile değildi. Bu anlayış yalnızca Hanefi mezhebin...

Oryantalizm Üzerine I

1. Chateaubriand’ın Doğu’ya Seyahati 1.1. Doğu’ya Bakış      19. yüzyıldan itibaren oryantalizm ve seyahatnamelerde ‘’Doğu’’ siyasi bir anlam kazanmıştı. Genel olarak ‘’Doğu’’, ‘’Batı’’nın gözünde, ‘’öteki’’nin yaşadığı, bolluk ve beraket ülkesiydi. [1] Hz. İsa’nın doğduğu, Hıristiyanlığın yayıldığı ve Hz. İsa’nın Romalılarca çarmıha gerildiği   ‘’kutsal toprak’’tır. Doğu’ya seyahat eden her seyyah yolculuğunu ölümsüzleştirmek ve evde kalanlarla paylaşmak istemişti. 19. Yüzyıl Fransız yazarı, politikacı ve diplomat olan François Rene de Chateaubriand da seyahatname yazmış ve ‘’Doğu’’ya çok farklı bir gözle bakmıştı. Bu seyahatnamesini yazmak için 1806-1807 yılları arasında, Paris’ten Kudüs’e, Mora, Yunanistan, Ege Adaları, İzmir, İstanbul ve son olarak Doğu’yu kapsayacak yolculuğa çıkmıştı. [2] Chateaubriand, yaptığı bu doğu seyahatine dair gözlem ve izlenimlerini Paris-Kudüs yolculuğu adlı eserinde toplar.      Bu eser üç cilt halind...

Oryantalizm Üzerine II

2. Bir Lady’nin Doğu Seyahati 2.1. Lady Montagu ve Türk Hamamı Lady Montagu, Batılı seyyahlar arasından kendisine ayrı bir yer edinmeyi başarmış bir seyyahtı. Bu başarısını da şüphesiz Osmanlı İmparatorluğu’nu kendinden önceki erkek seyyahlardan daha farklı yorumlamasıyla olmuştu. Türkiye Mektupları ’nda şöyle diyecekti: ‘’Sıcak su kaynakları ile ünlenen Sofya’da en çok dikkatimi çeken şey hamamlardı.’’ [1] Lady Montagu, mektuplarında gittiği güzel bir hamamı tasvir etmişti. İlk bölümde hamamın giriş kapısını ve orta yaşın üstünde, güler yüzlü birileri tarafından karşılandığını, ikinci bölümde sıcak ve soğuk su çeşmelerinin bulunduğunu ve kadınların mermerlere uzanarak yattığını üçüncü bölümde de buhar ve kükürtlü suların varlığından bahseder. Fakat Lady Montagu seyahat elbiselerinin üzerinde olması sebebiyle banyo yapamamıştır. Hatta kadınların kendisine soyunması ve banyo yapmaları için ısrar da etmişlerdir. Lady banyo yapamamasının nedenini de kocasının izni olmadan beline bağlad...