Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şiir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bir Aşkın Üzerine Düşerken

Bir Aşkın Üzerine Düşerken I. tutunmak için bir dal dahi bulamamak.   hınçla dolu ellerim bilmem kimin yüreğine çarpacak.   bir yağmur, bir bulutsa üstümde gezinen o şey  istemem rahatımı kaçırır yabancı gölgeler, kendi  gölgemle bile rahat edemezken ben,  şimdi açıp  bu kapıdan gitmek istercesine seslenişlerim,  hangi yüreğe çarpıp da kendine bir yer bulacak.  bilirim bulmaz artık seslerim kendilerine bir sığınak  anlamıştım, yırtılmıştı içim  iğnelerin ve ipliklerin olmadığı bir çağda  kim gelip de dikecekti söküğümü.  yırtılmıştı, görüyordun   kanlanmıştı artık üzerimdeki gömlek  kanlanmıştı ellerim, sesim kanlanmıştı seslenmekten  bir söküğü dikemedim diye diye yürüdüm  yürüdüm ellerinin üstünde, parmak uçlarında  yüzünü dolaşmaya vaktim kalmamıştı  inceleyememiştim o narin yerlerini  kuşlar havalanırdı göğüslerini görünce senin  seslerim kanlanmıştı, kanlamıştı artık o...

Gömlek

gömlek                                           ‘ ’It’s better to burn out than to fade away.’’ üzerime diktiğin bu gömlekte, dikiş izlerin var ıssızlığın balçığına batmış buldum bizi o kayalar din gibi sağlamdı önceleri, düştü üzerime ellerim kanlı kaldı. İçim içime düştü kimse kaldırmadı Ufuk güne karışıyor git kurtar, kurtar dini, kurtar kayaları Kıpırdayamam ben, ellerim kanlı. Senin dinine bu denli inanmışken Şimdi bu dudaklarımdan akan duaları kim kabul eder. Yokluk varlığı geçti artık Evet, yokluk varlığı geçti ama Bütün bu düzeni altüst edecek ne varsa dudaklarında şimdi İçimde bir kaygı: İki dudağının arasında gidip gidip geliyorum.. Parmak uçlarımdan ayrılığın tohumları dökülüyor dedim, taş bunca yıl kendine nasıl katlandı? birden oturdum ‘’resimleri yaktım. birini saklasam ...

düşmek günah olsaydı

düşmek günah olsaydı işte başladık acı yüklü yolları  tekrardan arşınlamaya  saatler vuruyorken yüreğimi içimde hep bir  yerlere geç kalmışlık hissi dedim, uzun mesafeden geldim  o kadar uzundu ki zamanın ne olduğunu kaybettim al ve sakla şimdi beni bilmem sandıkta bilmem yastık altında ama sakla ben açığa vurulmayı sevmedim ki hiçbir zaman  açıldığım tüm denizlerde de boğuldum zaten güvenmek bana göre değildi boğulurken anladım ama her defasında yeniden açıldım gemiler üstümden geçti  gökyüzü üstümden geçti ama ben yılmadım  hududuma dayanan umutlara kapıları kapayalı çok oldu açtırma bana o kapıları açtırma ki yeniden savaşmayayım yeniden kaybetmeyeyim yenik düşmeyeyim usulca kalktım işte bu masadan ardımda umutlar ardımda yasaklı şeyler ardımda adem ile havva yerken yasak elmayı ben gözlerimi kapadım tanrım!  ben bir günaha battım  kırmızı çizginin ötesindeyim artık  burada günah var mı onu da bilmiyorum düşmek gün...

Bir Barbar Gibi

BİR BARBAR GİBİ bitmeye yakın ne varsa başlatmıştın ellerinle ellerinle başarmıştın tüm bu olanları değip çekmiştin yüreğime ellerini ellerini alıp içime çekmek istedikçe çırpınan ayakların özenle seçmiştim kuyuna atacağım taşları. bir korku bir ürpermekten öteye geçememek bir gürültü sonra aşkının kayaları mı devriliyor ne taş mı atacağız birbirimize sana gül bahçesi vaat etmeyenlerden kaçıp taş bahçeleri vaat edenlere mi sığındın yoksa yoksa ellerine tapmayanlara mı ilgi duydun madem içine alacağın taşları özenle seçmedin ben de özenle durmam artık kalbinin karşısında çünkü değeri bilinmeyen taşları madenciler habersizce parçalarlardı parçalanmıştım. un ufak olmuştum demiyorum ama parçalanmıştım. parçalayanın ismini sorduklarında işaret parmağımı sana doğrutlmamıştım ama parçalanmıştım artık artık kasıklarından doğan sevgilerin peşini bırakmalısın süt veren yerlerinin arkasında ne de güzel bahçelerin vardı senin bahçelerinden duyulan o armonik sesin, hüzün kokuyordu. hüzün kokuyordu ...

Bir Sığınağa Koşarken

bir sığınağa koşarken  kaçtım ve geldim işte  merhamet kapına vurulmuştum sonra bir şeyler karalamıştım hançer gibi sözler söylemiştim o gece kendime hangi yoldaydım hangi yoldaydın çözemedim çözmedim içimdeki düğümü yıllarca zamanı var dediydim zamanı her şeyin gönlünün güzelliğinde serinlemek istiyorum işte böyle dediydim o gece kendime her şeyin zorluğu vardır bilirim  ama  ama başka çarem kalmadı anla yolun neresindeyim yol nerede ben neredeyim bilmiyorum merhametine sığındım kapına geldim bir eşikte yaklaşık üç yıl bekledim gönlünün serin sularına girmek için bir mektup değildi bu bir şiirse hiç değildi belki bir yakarış  belki de ayrılık... her şeyin anlamı oldun bir mum ışığının etrafında çokça kez düşündüm düşmemek için  bak bu ip sağlam değil dediydim bu köprü yıkık dökük geçmeyeyim dediydim bu ev üzerime yıkılır bak dediydim kendime hiçbir şeyden haberin yoktu kaç kuş düştü yüreğimden yüreğine çünkü başka manzaralara kapılmıştı gözlerin bende deği...