Tanzimat sonrası cezalarda, Avrupa’da görülen cezalara uygun bir şekilde bedene yönelik uygulamalardan, ağır işlerde çalıştırma, sürgün ve kısa süreli hapse doğru bir yönelme olmuştu. Bu cezalardan biri olan sürgün cezasında kazanılmak istenen şey, kişinin bulunduğu ortamdan bir başka yere gönderilerek kişiyi en tehlikesin duruma indirgemekti. Bununla birlikte Kalebentlik cezası da daha çok memlekete karşı işlendiği düşünülen ve suçlu bulunan kişilere veriliyordu. Sürgün cezasına çarptırılan kişiler de bu cezaların bir kalenin içerisinde geçirmekteydi. Kürek cezası ise kişinin devlet için hizmette zorunlu çalıştırılması olup daha çok donanmada kürek çekmek şeklinde uygulanmıştı. 3 Mayıs 1840 tarihli ceza kanunu, suçları şu gruplara ayırmıştı; isyan, dövme, sövme, kanuna muhalefet, padişah ve devlete karşı işlenen suçlar, hakaret, gasp, rüşvet, silah çekme, yol kesme. Bu kanun ölüm cezası gerektiren suçları da tespit etmekteydi. Bu cezalar arasında katl, kürek, hapis ve memuriyetten ç...